ZİHİNSEL SİNDİRİM SÜRECİ
ZİHİNSEL SİNDİRİM SÜRECİ
Bir zanaatçı gibi çalışıp materyal topladığınızı varsayarsak -bu ilk
basamakta gerçekten çok çalıştığınızı yani- zihnin bir sonraki etapta
geçirmesi gereken süreç hangisidir? Elbette, topladığı bu materyalleri
çiğneme sürecidir -aynen sizin yemek yerken, sindirmeye
hazırlandığınız yiyecekleri çiğnediğiniz gibi.
İşin bu kısmını somut bir şekilde anlatmak daha zordur çünkü bu süreç
tamamıyla kafanızın içinde gerçekleşir.
Yapmanız gereken şey, parçalar halinde toplamış olduğunuz çeşitli
materyalleri ele almak ve bunları etraflıca, sanki zihninizin dokunaçları
varmış ve onları kullanıyormuşsunuz gibi hissetmektir. Bir olguyu ele
alırsınız, evirip çevirirsiniz, buna değişik açılardan bakarsınız ve bunun
anlamını hissetmeye çalışırsınız. Sonra iki olguyu bir araya getirir ve
birbirleriyle bir uyum teşkil edip etmediklerine bakarsınız.
Şu anda aradığınız şey, her şeyin, adeta bir yap-boz gibi, güzel bir
şekilde bir araya gelip birbirine bağlanacağı bir ilişki, bir sentezdir.
Ve bu noktada garip bir unsur devreye girer: Olguları fazlasıyla
doğrudan veya fazlasıyla “oldukları gibi” incelemediğiniz zaman onların
anlamlarını bazen daha çabuk görmeye başlarsınız. Kanatlarını sadece
dolaylı yoldan baktığınızda görebileceğiniz o kanatlı elçiyi hatırlıyor
musunuz? Aynen onun gibi işte. Aslına bakarsanız bu, neredeyse,
anlamı bulmak için bakmak yerine dinlemek gibi bir şeydir. Yaratıcı
insanlara, 'dalgın' sıfatını kazandıran, işin bu safhasıdır.
İşin bu etabındayken iki şey gerçekleşecektir. Birincisi, aklınıza
küçük, geçici veya kısmi fikirler gelecektir. Bunları bir kağıda not alın.
Ne kadar çılgın veya eksik göründüklerine hiç aldırış etmeyin -yazın
bunları. Bunlar, gerçek fikrin önbelirtileridir ve bunları kelimeler
halinde ifade etmek, süreci hızlandıracaktır. Burada yine 3X5'lik kartlar
işe yarayacaktır.
Gerçekleşecek ikinci şey şudur: Yavaş yavaş, yapbozunuzu
tamamlamaya çalışmaktan büyük bir yorgunluk duymaya
başlayacaksınızdır. Yalvarırım çabuk pes etmeyin. Zihnin de yeniden
kazanılan bir enerjisi vardır. Bu safhada, en azından bu ikinci zihinsel
enerjinin peşinden gidin. Küçük kartlarınıza bir tane daha veya biraz
daha fazla 'eksik' fikir not etmeye çalışın.
Ancak, bir süre sonra, ümitsiz bir evreye ulaşacaksınızdır. Zihninizin
içinde her şey bir karmaşa içinde olacak ve hiçbir şey net olarak
kavranılabilecek bir durumda olmayacaktır. Bu noktaya ulaştığınızda,
öncesinde yapbozunuzu tamamlamak için gerçekten çok uğraşmışsanız,
bütün bu sürecin ikinci etabı tamamlanmış ve siz de üçüncü etaba
hazırsınız demektir.
Bu üçüncü etapta siz doğrudan hiçbir çaba göstermeyeceksiniz.
Konuyu bütünüyle bir kenara bırakacak ve sorunu, zihninizden mümkün
olduğunca uzaklaştıracaksınız.
Bu etabın, en az önceki iki etap kadar önemli ve gerekli olduğunun
farkına varmak önemlidir. Bu noktada yapmanız gereken, sorunu, belli
ki, bilinçaltınıza havale etmek ve siz uyurken, bilinçaltınızın bu konuda
çalışmasına izin vermektir.
Bu etapta yapabileceğiniz bir şey vardır. Bu, sorunu bilinç alanınızdan
çıkarmaya ve bilinçaltındaki, yaratıcı süreci hızlandırmaya yardım
edecektir. Sherlock Holmes'ün bir vakanın tam ortasında nasıl da durup,
Watson'ı, çekiştirerek bir konsere götürdüğünü hatırlıyor musunuz?
Onun bu yaptığı, pratik ve somut zekalı Watson için çok sinir bozucu bir
şeydi. Ama Conan Doyle bir yaratıcıydı ve yaratıcı süreci çok iyi
biliyordu.
Öyleyse, fikir üretim sürecinin bu üçüncü etabına ulaştığınız zaman
sorunu tamamıyla bir kenara bırakın ve hayal gücünüzü ve duygularınızı
kamçılayan her ne ise, kendinizi ona verin. Müzik dinleyin, tiyatroya ve
sinemaya gidin, şiir ve detektif hikayeleri okuyun.
İlk etapta yiyeceğinizi toplamıştınız. İkincisinde bunu bir güzel
çiğnediniz. Şimdi sindirim süreci gerçekleşmektedir. Bırakın
gerçekleşsin ama mide sıvılarının akışını da hızlandırabildiğiniz kadar
hızlandırın.
Bir zanaatçı gibi çalışıp materyal topladığınızı varsayarsak -bu ilk
basamakta gerçekten çok çalıştığınızı yani- zihnin bir sonraki etapta
geçirmesi gereken süreç hangisidir? Elbette, topladığı bu materyalleri
çiğneme sürecidir -aynen sizin yemek yerken, sindirmeye
hazırlandığınız yiyecekleri çiğnediğiniz gibi.
İşin bu kısmını somut bir şekilde anlatmak daha zordur çünkü bu süreç
tamamıyla kafanızın içinde gerçekleşir.
Yapmanız gereken şey, parçalar halinde toplamış olduğunuz çeşitli
materyalleri ele almak ve bunları etraflıca, sanki zihninizin dokunaçları
varmış ve onları kullanıyormuşsunuz gibi hissetmektir. Bir olguyu ele
alırsınız, evirip çevirirsiniz, buna değişik açılardan bakarsınız ve bunun
anlamını hissetmeye çalışırsınız. Sonra iki olguyu bir araya getirir ve
birbirleriyle bir uyum teşkil edip etmediklerine bakarsınız.
Şu anda aradığınız şey, her şeyin, adeta bir yap-boz gibi, güzel bir
şekilde bir araya gelip birbirine bağlanacağı bir ilişki, bir sentezdir.
Ve bu noktada garip bir unsur devreye girer: Olguları fazlasıyla
doğrudan veya fazlasıyla “oldukları gibi” incelemediğiniz zaman onların
anlamlarını bazen daha çabuk görmeye başlarsınız. Kanatlarını sadece
dolaylı yoldan baktığınızda görebileceğiniz o kanatlı elçiyi hatırlıyor
musunuz? Aynen onun gibi işte. Aslına bakarsanız bu, neredeyse,
anlamı bulmak için bakmak yerine dinlemek gibi bir şeydir. Yaratıcı
insanlara, 'dalgın' sıfatını kazandıran, işin bu safhasıdır.
İşin bu etabındayken iki şey gerçekleşecektir. Birincisi, aklınıza
küçük, geçici veya kısmi fikirler gelecektir. Bunları bir kağıda not alın.
Ne kadar çılgın veya eksik göründüklerine hiç aldırış etmeyin -yazın
bunları. Bunlar, gerçek fikrin önbelirtileridir ve bunları kelimeler
halinde ifade etmek, süreci hızlandıracaktır. Burada yine 3X5'lik kartlar
işe yarayacaktır.
Gerçekleşecek ikinci şey şudur: Yavaş yavaş, yapbozunuzu
tamamlamaya çalışmaktan büyük bir yorgunluk duymaya
başlayacaksınızdır. Yalvarırım çabuk pes etmeyin. Zihnin de yeniden
kazanılan bir enerjisi vardır. Bu safhada, en azından bu ikinci zihinsel
enerjinin peşinden gidin. Küçük kartlarınıza bir tane daha veya biraz
daha fazla 'eksik' fikir not etmeye çalışın.
Ancak, bir süre sonra, ümitsiz bir evreye ulaşacaksınızdır. Zihninizin
içinde her şey bir karmaşa içinde olacak ve hiçbir şey net olarak
kavranılabilecek bir durumda olmayacaktır. Bu noktaya ulaştığınızda,
öncesinde yapbozunuzu tamamlamak için gerçekten çok uğraşmışsanız,
bütün bu sürecin ikinci etabı tamamlanmış ve siz de üçüncü etaba
hazırsınız demektir.
Bu üçüncü etapta siz doğrudan hiçbir çaba göstermeyeceksiniz.
Konuyu bütünüyle bir kenara bırakacak ve sorunu, zihninizden mümkün
olduğunca uzaklaştıracaksınız.
Bu etabın, en az önceki iki etap kadar önemli ve gerekli olduğunun
farkına varmak önemlidir. Bu noktada yapmanız gereken, sorunu, belli
ki, bilinçaltınıza havale etmek ve siz uyurken, bilinçaltınızın bu konuda
çalışmasına izin vermektir.
Bu etapta yapabileceğiniz bir şey vardır. Bu, sorunu bilinç alanınızdan
çıkarmaya ve bilinçaltındaki, yaratıcı süreci hızlandırmaya yardım
edecektir. Sherlock Holmes'ün bir vakanın tam ortasında nasıl da durup,
Watson'ı, çekiştirerek bir konsere götürdüğünü hatırlıyor musunuz?
Onun bu yaptığı, pratik ve somut zekalı Watson için çok sinir bozucu bir
şeydi. Ama Conan Doyle bir yaratıcıydı ve yaratıcı süreci çok iyi
biliyordu.
Öyleyse, fikir üretim sürecinin bu üçüncü etabına ulaştığınız zaman
sorunu tamamıyla bir kenara bırakın ve hayal gücünüzü ve duygularınızı
kamçılayan her ne ise, kendinizi ona verin. Müzik dinleyin, tiyatroya ve
sinemaya gidin, şiir ve detektif hikayeleri okuyun.
İlk etapta yiyeceğinizi toplamıştınız. İkincisinde bunu bir güzel
çiğnediniz. Şimdi sindirim süreci gerçekleşmektedir. Bırakın
gerçekleşsin ama mide sıvılarının akışını da hızlandırabildiğiniz kadar
hızlandırın.
0 yorum:
Yorum Gönder