Acaba fikirler de bunun gibi midir
Her zaman fikrin, gizemli bir niteliğe sahip olduğunu
düşünmüşümdür: Romantik hikayelerdeki yoktan var olan, güney denizi
adaları gibi…
Antik denizcilere göre haritaların yalnızca derin mavi bir denizi
gösterdiği bu noktalarda, birdenbire suyun yüzeyinde görkemli bir
mercan adası beliriverirmiş. Sanki sihir yapılmış gibi.
Bana göre fikirler de bunun gibidir. Onlar da aynı şekilde birdenbire
zihnin yüzeyinde beliriverirler -aynı büyülü edayla ve olağanüstülükle…
Ama bir bilimadamı bilir ki güneydenizindeki bu mercanadaları deniz
yüzeyinin altında çalışan ve gözle görülemeyen sayısız mercan üreticisi
canlının faaliyeti sonucunda oluşur.
Ben de kendime sordum: “Acaba fikirler de bunun gibi midir? Acaba
onlar da bilinç yüzeyinin altındaki, uzunca ve kendini belli etmeyen
birtakım fikir oluşturma süreçlerinin nihai ürünü müdür?
Eğer öyleyse bu süreçleri tanımlamak ve böylece onları bilinçli bir
şekilde takip edebilmek, onlardan istifade edebilmek mümkün müdür?
Kısacası şu soruya cevap vermek için bir formül veya teknik
geliştirilebilir mi:
“Fikir nasıl bulunur?”
Şimdi size sunacağım şey bu sorular üzerine uzunca bir süre kafa
yormanın ve kendileriyle alakadar olduğum, işi fikir üretmek olan
insanların yaptıklarıyla ilgili yakın bir gözlemin sonucudur.
Bu kafa yormalar ve gözlemler beni şu sonuçlara götürmüştür:
Fikirlerin üretimi de aynen Ford arabalarınınki kadar kesin bir sürece
dayalıdır. Fikirlerin üretimi de bir montaj fabrikasında gerçekleşir. Bu
üretim sürecinde zihin, öğrenilebilir ve kontrol edilebilir etkin bir
yöntem izler ve bunun etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, başka
herhangi bir iş aletinde olduğu gibi, tekniği, pratik yaparak geliştirilmek
gerekir.
Keşfettiğim bu değerli formülü herkese neden açık ettiğimi soracak
olursanız, sizlere, deneyimin bana bu konuda iki şey öğrettiğini
söylemek zorundayım:
Birincisi, bu formül o kadar kolaydır ki, bunu duyanlar arasından
sadece bir iki kişi gerçek olduğuna inanır.
İkincisi, formül bu kadar kolayken olabilecek en ağır zihinsel çabayı
gerektirdiği için, onun geçerliliğini kabul eden çok az kişi bundan
yararlanabilir.
İşte bu yüzden içimde, ekmeğimi kazandığım pazarı tıka basa ehil
kişilerle doldurma korkusu olmadan bu formülü yayınlayabiliyorum.
düşünmüşümdür: Romantik hikayelerdeki yoktan var olan, güney denizi
adaları gibi…
Antik denizcilere göre haritaların yalnızca derin mavi bir denizi
gösterdiği bu noktalarda, birdenbire suyun yüzeyinde görkemli bir
mercan adası beliriverirmiş. Sanki sihir yapılmış gibi.
Bana göre fikirler de bunun gibidir. Onlar da aynı şekilde birdenbire
zihnin yüzeyinde beliriverirler -aynı büyülü edayla ve olağanüstülükle…
Ama bir bilimadamı bilir ki güneydenizindeki bu mercanadaları deniz
yüzeyinin altında çalışan ve gözle görülemeyen sayısız mercan üreticisi
canlının faaliyeti sonucunda oluşur.
Ben de kendime sordum: “Acaba fikirler de bunun gibi midir? Acaba
onlar da bilinç yüzeyinin altındaki, uzunca ve kendini belli etmeyen
birtakım fikir oluşturma süreçlerinin nihai ürünü müdür?
Eğer öyleyse bu süreçleri tanımlamak ve böylece onları bilinçli bir
şekilde takip edebilmek, onlardan istifade edebilmek mümkün müdür?
Kısacası şu soruya cevap vermek için bir formül veya teknik
geliştirilebilir mi:
“Fikir nasıl bulunur?”
Şimdi size sunacağım şey bu sorular üzerine uzunca bir süre kafa
yormanın ve kendileriyle alakadar olduğum, işi fikir üretmek olan
insanların yaptıklarıyla ilgili yakın bir gözlemin sonucudur.
Bu kafa yormalar ve gözlemler beni şu sonuçlara götürmüştür:
Fikirlerin üretimi de aynen Ford arabalarınınki kadar kesin bir sürece
dayalıdır. Fikirlerin üretimi de bir montaj fabrikasında gerçekleşir. Bu
üretim sürecinde zihin, öğrenilebilir ve kontrol edilebilir etkin bir
yöntem izler ve bunun etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, başka
herhangi bir iş aletinde olduğu gibi, tekniği, pratik yaparak geliştirilmek
gerekir.
Keşfettiğim bu değerli formülü herkese neden açık ettiğimi soracak
olursanız, sizlere, deneyimin bana bu konuda iki şey öğrettiğini
söylemek zorundayım:
Birincisi, bu formül o kadar kolaydır ki, bunu duyanlar arasından
sadece bir iki kişi gerçek olduğuna inanır.
İkincisi, formül bu kadar kolayken olabilecek en ağır zihinsel çabayı
gerektirdiği için, onun geçerliliğini kabul eden çok az kişi bundan
yararlanabilir.
İşte bu yüzden içimde, ekmeğimi kazandığım pazarı tıka basa ehil
kişilerle doldurma korkusu olmadan bu formülü yayınlayabiliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder