PARETO TEORİSİ Bu adam hayatı boyunca hiç fikir sahibi olmadı
Kendileri hakkında, “Bu adam hayatı boyunca hiç fikir sahibi olmadı.”
dediğimiz türden insanlarla pekçoğumuz aşina olmuşuzdur.
Bu niteleme bizi bu konu hakkındaki ilk soruyla karşı karşıya getirir.
Fikir üretimine dair bir tekniğin var olduğunu farzetsek bile, acaba
herkes bundan yararlanabilecek durumda mıdır?
Yoksa, buna ilaveten, fikir üretimi konusunda insanın doğuştan özel
bir yeteneğe sahip olması mı gerekmektedir -renk hissi, müzik kulağı
veya iskambil oynama yeteneği gibi?
Bu sorunun cevabı, büyük İtalyan sosyoloğu Pareto’nun Mind and
Society adlı eserinde ele alınmıştır.
Pareto, dünyadaki bütün insanların iki gruba ayrılabileceğini
düşünüyordu. Fransızca yazdığı bu eserde bu iki grubu spekülatörler
(speculator) ve hazır yiyiciler (rentier) olarak adlandırıyordu.
Bu sınıflandırmada ‘speculator’ (spekülatör) terimi bizdeki
‘speculative’(düşüntülü) kelimesine benzer şekilde kullanılmıştır.
Speculator, spekülatif düşünen insan tipidir. Yani eylemi ya da
uygulamayı göz önüne almadan, salt bilgiye ulaşmak için düşünen insan.
Pareto’ya göre bu insanın ayırt edici özelliği, kafasının sürekli yeni
kombinasyon ihtimalleriyle meşgul olmasıdır.
Lütfen bu italik yazıyla yazılmış tanımlamayı aklınızda tutunuz. Zira
buna tekrar döneceğiz. Buradaki meşgul kelimesine, bu kelimenin işaret
ettiği ağır havaya özellikle dikkat edin.
Pareto, bu spekülatif insan tipine sadece iş dünyasının girişimcilerini -
yani finansal planlar ve iş planlarıyla uğraşanları- dahil etmez, bilakis
buluşçuluğun her türüyle ve onun ‘politik ve diplomatik yeniden
yapılandırmalar’ olarak adlandırdığı şeyle uğraşanlar da bu grubun
içindedir. Kısacası, bu grup herhangi bir alandaki, (bizim başkan
Roosvelt gibi) ‘yeterince iyi’ ile yetinmeyen ve sürekli bunu nasıl
değiştirebilecekleri konusunda kafa yoran bütün insanları kapsar.
İkinci grubu tanımlamak için Pareto tarafından kullanılan terim, yani
rentier, İngilizce’ye ‘stockholder’ (hissedar) olarak çevrilmiştir -bana
her ne kadar ‘bag holder’ (argoda, yanlış kağıda oynayan yatırımcı)
çağrışımı yapsa da. “Bu tür insanlar”, der Pareto, “rutine bağlı, sabit
fikirli, yaratıcı olmayan ve muhafazakar insanlardır; bunlar spekülatörler
tarafından yönlendirilir.”
Pareto’nun bu teorisini, sosyal grupları bütünüyle açıklamak
konusunda yeterli bulsak da bulmasak da, öyle sanıyorum ki, hepimiz bu
iki insan tipinin var olduğunun farkındayız. İster bu şekilde doğmuş
olsunlar, isterse de çevreleri ve aldıkları eğitim onları bu hale getirmiş
olsun, fark etmez. Onlar böyleler.
Durum böyle olunca, fikir üretimi konusunda hiçbir teknikten
yararlanamayacak, çok sayıda insanın var olduğu, sanırım doğrudur.
Ama bana öyle geliyor ki, buradaki önemli nokta spekülatörlerin ya da
bu dünyayı yeniden yapılandıranların, oldukça büyük bir grup
oluşturdukları gerçeğidir. Onların sahip oldukları, kendi doğalarında
bulunan olağanüstü fikir üretme kapasiteleridir ama bu da sanıldığı
kadar az bulunan bir şey değildir. Bu yetenek, Tanrı’nın bütün
çocuklarında yoksa da, “Acaba bende de mi yok?” diyerek hemen
umutsuzluğa düşmemize elvermeyecek kadar da yaygındır.
Ne olursa olsun şunu söyleyebilirim ki, bir insan eğer reklamcılıktan
etkileniyorsa bu, onun dünyayı yeniden yapılandıranlar arasında
olmasından kaynaklanır. Bu yüzden, o bazı yaratıcı güçlere sahiptir. Ve
bu güçler, başka güçlerde de olduğu gibi, onları artırmak için gösterilen
bilinçli bir çaba sonucunda ve daha iyi kullanabilmek için gerekli bir
tekniğe iyice hakim olunarak daha da etkili hale getirilebilir.
dediğimiz türden insanlarla pekçoğumuz aşina olmuşuzdur.
Bu niteleme bizi bu konu hakkındaki ilk soruyla karşı karşıya getirir.
Fikir üretimine dair bir tekniğin var olduğunu farzetsek bile, acaba
herkes bundan yararlanabilecek durumda mıdır?
Yoksa, buna ilaveten, fikir üretimi konusunda insanın doğuştan özel
bir yeteneğe sahip olması mı gerekmektedir -renk hissi, müzik kulağı
veya iskambil oynama yeteneği gibi?
Bu sorunun cevabı, büyük İtalyan sosyoloğu Pareto’nun Mind and
Society adlı eserinde ele alınmıştır.
Pareto, dünyadaki bütün insanların iki gruba ayrılabileceğini
düşünüyordu. Fransızca yazdığı bu eserde bu iki grubu spekülatörler
(speculator) ve hazır yiyiciler (rentier) olarak adlandırıyordu.
Bu sınıflandırmada ‘speculator’ (spekülatör) terimi bizdeki
‘speculative’(düşüntülü) kelimesine benzer şekilde kullanılmıştır.
Speculator, spekülatif düşünen insan tipidir. Yani eylemi ya da
uygulamayı göz önüne almadan, salt bilgiye ulaşmak için düşünen insan.
Pareto’ya göre bu insanın ayırt edici özelliği, kafasının sürekli yeni
kombinasyon ihtimalleriyle meşgul olmasıdır.
Lütfen bu italik yazıyla yazılmış tanımlamayı aklınızda tutunuz. Zira
buna tekrar döneceğiz. Buradaki meşgul kelimesine, bu kelimenin işaret
ettiği ağır havaya özellikle dikkat edin.
Pareto, bu spekülatif insan tipine sadece iş dünyasının girişimcilerini -
yani finansal planlar ve iş planlarıyla uğraşanları- dahil etmez, bilakis
buluşçuluğun her türüyle ve onun ‘politik ve diplomatik yeniden
yapılandırmalar’ olarak adlandırdığı şeyle uğraşanlar da bu grubun
içindedir. Kısacası, bu grup herhangi bir alandaki, (bizim başkan
Roosvelt gibi) ‘yeterince iyi’ ile yetinmeyen ve sürekli bunu nasıl
değiştirebilecekleri konusunda kafa yoran bütün insanları kapsar.
İkinci grubu tanımlamak için Pareto tarafından kullanılan terim, yani
rentier, İngilizce’ye ‘stockholder’ (hissedar) olarak çevrilmiştir -bana
her ne kadar ‘bag holder’ (argoda, yanlış kağıda oynayan yatırımcı)
çağrışımı yapsa da. “Bu tür insanlar”, der Pareto, “rutine bağlı, sabit
fikirli, yaratıcı olmayan ve muhafazakar insanlardır; bunlar spekülatörler
tarafından yönlendirilir.”
Pareto’nun bu teorisini, sosyal grupları bütünüyle açıklamak
konusunda yeterli bulsak da bulmasak da, öyle sanıyorum ki, hepimiz bu
iki insan tipinin var olduğunun farkındayız. İster bu şekilde doğmuş
olsunlar, isterse de çevreleri ve aldıkları eğitim onları bu hale getirmiş
olsun, fark etmez. Onlar böyleler.
Durum böyle olunca, fikir üretimi konusunda hiçbir teknikten
yararlanamayacak, çok sayıda insanın var olduğu, sanırım doğrudur.
Ama bana öyle geliyor ki, buradaki önemli nokta spekülatörlerin ya da
bu dünyayı yeniden yapılandıranların, oldukça büyük bir grup
oluşturdukları gerçeğidir. Onların sahip oldukları, kendi doğalarında
bulunan olağanüstü fikir üretme kapasiteleridir ama bu da sanıldığı
kadar az bulunan bir şey değildir. Bu yetenek, Tanrı’nın bütün
çocuklarında yoksa da, “Acaba bende de mi yok?” diyerek hemen
umutsuzluğa düşmemize elvermeyecek kadar da yaygındır.
Ne olursa olsun şunu söyleyebilirim ki, bir insan eğer reklamcılıktan
etkileniyorsa bu, onun dünyayı yeniden yapılandıranlar arasında
olmasından kaynaklanır. Bu yüzden, o bazı yaratıcı güçlere sahiptir. Ve
bu güçler, başka güçlerde de olduğu gibi, onları artırmak için gösterilen
bilinçli bir çaba sonucunda ve daha iyi kullanabilmek için gerekli bir
tekniğe iyice hakim olunarak daha da etkili hale getirilebilir.
0 yorum:
Yorum Gönder